ABDAL USTA'NIN SAZI
Sen saza vurunca
Kar yağar bir yanıma
Bir yanım çepçevre bahar
Toplar çadırını ay ışığında
Ak saçlı koca bir yörük
Gider diyar diyar
Sen saza vurunca
Bir kuş kalkar kayalıktan
Kanatları üç kulaç
Nefesi harman savurur
Su yoluna düşer gölgesi
Kolcaklı gelinler birden yorulur
Sen saza vurunca
Işır dağların öte yüzü
Eşkıyalar görünür ayan beyan
Elleri böğründe düze inerler
Tütünden sararmış gür bıyıklarıyla
Bunca yaşadıklarına pişman
Sen saza vurunca
Yekinir bulutlar avşar elinden
Yaylalar bir duman bir duman
Peşinde yad avcı,bir yorgun turna
Sana selam söyler son nefesinde
Koç Köroğlu'ndan,Dadaloğlu'ndan
Sen saza vurunca
Sulara şavkı düşer ayın
Yeğnilir Ferhat'ın elinde kazma
Birden göklere çekilir Şirin
Dağ bir yana devrilir
Fehat bir yana
Sen saza vurunca
Türküler ayağa kalkar
Hep bozlak kesilir yazı yaban
Yüreğine sağlık Abdal Pir'im
Sesin kubbemizde yankılanacak
Dödükçe kahpe devran
Bayram Bilge Tokel
DELİ BORAN
Uzak yoldan geldim hasretim için
Hani nerde babam Muharrem nerde
Yaralı bülbülüm ses vermez niçin
Yüreği yanığım o kerem nerde
O garip gönüllüm,dertli bakışlım
Feleğin elinde sinesi taşlım
Yüreği yaralım,gözleri yaşlım
Gönül evi yıkık,viranım nerde
Fetholurdu feryadını dinleyen
Feryadı içinde derdin anlayan
Kuşlar gibi viranede inleyen
Ecinnice deli boranım nerde
Okula gidemedim bu dert benimdi
Hemi benim derdim,hem babamındı
Hemi babam,hemi öğretmenimdi
Geribim dersimi verenim nerde
Neşet Ertaş
NEYLEDİN DÜNYA
Aydost deyince yeri göğü inleten
Muharrem Usta'ydı bunu dinleten
Gönül kırmazdı bilerekten,bilmeden
İnsan velisini neyledin dünya
Sazını çalarken kendinden geçen
Gönülden gönüle kapılar açan
Aşkın dolusunu nefessiz içen
Gönül delisini neyledin dünya
Garibim babamdı Muharrem Usta
Bilirim aşıktı sevdiği dosta
"Sazımın emaneti.." diyen en son nefeste
Sazın ulusunu neyledin dünya
Neşet Ertaş